5 Kasım 2008
İLİM KENDİN BİLMEKTİR
4 Kasım 2008
SEN BU KALIBA SIĞMAZSIN

bilincsizkaralamalar.blogspot.com da
korhan dedi ki...
.................
....saf türk ırkını bulmak mümkün olmadığı gibi,
bir insanın diğerine üstünlüğünü ırkına bağlamak da
düpedüz aptallıktır.
Türküm ben diyorsun,
daha dün evlerinde tuvaleti bile bulunmayan,
bu gün hala taharet musluğu olmayan,
içine su doldurduğu fıçıda yıkanıp durulanmayan,
lavaboya doldurduğu suyla el yüz yıkayan bir millete özeniyorsun.
ne yaparlarsa yapmaya, ne satarlarsa almaya aşıksın.
dedelerinin yok edilmiş motiflerini
bir tek camilerde ve mezarlıklarda görebilirsin artık.
diyorlar ki
bir ingiliz çocuk,
kütüphaneye gider şekspiri okuyabilir ve anlayabilirmiş.
bir arap çocuk,
taa islam öncesinden bir şiiri bile hem okur hemi de anlarmış.
arıyor musun nerde kitaplarımız?
anlıyor musun?
bırak anlamayı okuyabiliyor musun?
yok ettik herşeyi,
satıp avrupalılıkla değiştik
hayrını görün.
şimdi övünme artık Türküm diyerek.
onları şerefli yapan ırkları değil
karanlık dünyaya medeniyeti dörtnala yaymaları ve
bin yıl dünyaya sevgi ile hükmetmeleriydi.
belki yeniden dünyaya insanlığın ne demek olduğunu
hatırlatmaya sen namzetsin fakat,
bunu ırkçılıkla, herkesi Türke benzetip böbürlenerek değil
yine sevgiyle ve ilimle yapacaksın.
sevgiyi bilirsin.
bakalım neymiş ilim;
"ilim ilim bilmektir,
ilim kendin bilmektir,
sen kendini bilmezsin,
bu nice okumaktır"
not: hitabın birinci muhatabı kendimdir.gerisini herkes kendi bilir.
K®HAN
30 Ekim 2008
HEY GİDİ CUMHURİYET !
arkadaşın bloğuna yazarken aklıma geldi
size de söyleyeyim;
bloglardan birinde, biri adamın birine küfretmiş,
veya biri medya patronunun telifini çiğnemiş ya hani.
-bilmiyoruz. gerekçe açıklanmıyor ne hikmetse-
farketmiyor. öyleyse çekin cezasını.
kim? herkes.....
askerlikteki fix cezalandırma sistemidir bu.
bir askerin cezası yüzünden bütün bölük süründürülür,
namlusu tutukluk yaptı diye koskoca tank çürümeye terk edilir falan filan.
ama biz siviliz !
işte yaşadığımız bu son olayda da,
cezayı veren asker değildi ama ceza asker usulü idi.
bu da bir ülkeyi askerlerin yönetmemesi gerektiğine
ve yönetemeyeceğine dair bir fikir verdi bize sanırım.
muz cumhuriyeti de olmak istemiyoruz yani... peki.
öyleyse bu yasak iyi de olmuş hani :)
şimdi de bayramınızı kutlamak makamında,
benden şu küçük şiiri kabul buyurunuz.

ZARARI YOK... BEKLERIM
işte ben cumhuriyeti

pek çok severim.
cumhur halktır, nasıl sevmem
ben ta kendisiyim.
dağdaki çobanım evet
suç mu buysa kaderim?
lafla olmaz bu işler
gerçeğini görelim.
muzlusundan hazetmem,
hem ben sade isterim.
asıl bayram o zamandır.
zararı yok.. beklerim.
hey gidi cumhuriyet
sensin benim rejimim.
ehe, he.
he he he he...
K®HAN
28 Ekim 2008
ERİŞİLMEZ OLMAK

neee?
yasak kalkmış ha?
tam da biz kaçış planlarını yapmışken.
nerdesin inanasım?
bak gördün mü yasak kalkmış :)
dur.... gelir birazdan....
Allah adamı sevindirecekse önce eşeğini kaybettirir
sonra buldururmuş :)
işte.. tecelli etti.
sevindik....
yok yok sevindim demeliyim,
çünkü inanasım geldi ve dedi ki;
"niye kaldırmışlar ki iyiydik.
onurumuz vardı düşünce suçluları gibiydik.
hem hapiste döktüren nice yazarlar
salıverince hep abidik gubidik."
dedi.
demek ki erişilmez olmak,
bu kadar kötü ve bu kadar güzeldi.
işte böyle benim inanas,
ne yaparsan yap yaranılmas.
sahi biz, tahliye mi olduk, taburcu mu :)
K®HAN
24 Ekim 2008
GENÇLİK MARŞI

"büyük adam"a "birbilen"le giriş yaparken
yazıma google' dan resim bakayım dedim,
bu şarkının klibi ile karşılaştım.
uzun zamandır tv seyretmiyor, radyo dinlemiyor,K®HAN
gazete okumuyorum.
albüm alıp dinlemeyi bırakışım ise daha yaşlı.
hasbi oluyor, doğal oluyor böyle.
peşlerinde koşmuyor,
sadece kulağıma çalınan şarkıları dinliyorum.
bir çoğunu "kasetim benim" e çekip
sizinle de paylaşıyorum.
yani rastgele...
isterseniz siz tesadüf deyin
- ki bence tesadüf diye birşey yok-
bu şarkının rastgelmesi,
nerden çıktı şimdi bu büyük adam?
ne lüzumu vardı?
yapacak başka geyik mi yok?
bu yaştan sonra büyük adam mı olacaksın
olacağız, olacaklar..
gibi düşünçeleri beynimden sildi attı.
demek yalnız değildik, arayış vardı,
hem de uğruna ağıtlar yakılacak kadar :)
öyleyse daha iyisi yazılana kadar
bu şarkıyı gençlik marşı ilan ediyorum.
yani dağbaşını alan duman
bizim başımızda şimdi diyorum.
inandığımız masalları sorgulamazsak
eğer dağıtamazsak
başımızdaki bu sisi bu dumanı
o dumanlı dağa, sert adımlarla
ve hep birlikte toslamak
işten bile değil. biliyorum.
dikkaaaağğt.....
GENÇLİK MARŞI
görmezdim önümü görmezdim
okudum yıllarca hep okudum
okumaktan boynumu büktüm yoruldum
sis duman dağılsın gözüm açılsın şeklindeki okul okuyuş
bilmezdim adımı bilmezdim
aradım her şehirde aradım
içine düşülen kimlik arayışı ve bulamayış
koştum dere tepe aştım dolaştım
kimin uğruna, ne uğruna
manevi boşluk...
herkes köşesini kapmış
iyi ama ben nasıl büyük adam olucam
bir tek seni bana çok gördü dünya
büyüklüğü maddiyat olarak algılayış, olamayış
ve maddiyatın aşkı gerişi
iyiler bu savaşı kaybetmiş
peki ben nasıl büyük adam olucam
kötü olmak seni geri getirir mi acaba
görünüşte kaybedilen mücadele, ümitsizlik ve aklın kötülüğe kayışı
sevmezdim okulu sevmezdim,
okudum yıllarca hep okudum
Okumaktan boynumu büktüm yoruldum
evrensel duygu okulu sevmeyiş fakat asıl üzen diplomadaki işe yaramayış
bilmezdim oyunu bilmezdim
denedim her şekilde denedim
Denemekle olmadı zaten yenildim
dememe yanılma usulü satranç ve yine hüsran
kimin uğruna, ne uğruna
ağlayış
herkes köşesini kapmış
iyi ama ben nasıl büyük adam olucam
bir tek seni bana çok gördü dünya
sızlanış
iyiler bu savaşı kaybetmiş
peki ben nasıl büyük adam olucam
kötü olmak seni geri getirir mi acaba
yalvarış
ben nasıl büyük adam olucam.
haykırış
teşekkürler pinhani.
23 Ekim 2008
TENBİH !

vereceğimiz büyük adam tarifi,
haliyle bir kimyasal sıvı formülü değildir.
öyleyse,
bu iksirden içenin de
bir anda büyük adam olamaması
gibi bir durum söz konusu olabilir.
-az bi ihtimal ama yine de-
bunu göz önünde bulundurarak
aşırı iddalı olmuyor,
2 yıl garanti vermiyor,
iade kabul etmiyoruz.
riskli iş sonuçta....
büyük adamlık hedefini yıktınız,
yerine gerçeğini koyamadınız.
yandınız.
koydunuz, gerçekti,
ama inandıramadınız,
saldınız,
paçanızdan aktı...
.................
hem biz kimiz ki ?
hem... siz de kim oluyonuz ?
sizinle restleşmem
blog hayatımı bitirir mi ki?
ama ben halk için yazmıyorum,
hak için yazıyorum ki !
hak yerini bulsun da
ne olursa olsun.
değil mi ki?
K®HAN
22 Ekim 2008
BÜYÜK ADAM

yetkililerin de -sözüm ona- işleri pek çok.
kendi başımızın çaresine bakalım dedim.
un var,
yağ var,
şeker var.
bakkal amcanız durur mu ?
hiç bekler mi yetkili metkili ?
çevirmez mi size bir helva,
misss kokulu ve de şşşok etkili ?
tuzsuz helva olmaz bilirsiniz.
belki de "sallanma len tuzsuz helva gibi"
hitabına mazhar zatlardan birisiniz.
anladınız yani bu işin tuzsuz olmayacağını ?
ama üzülmeyin beenmaya tuzladı :)
işte biz de onun işaret ettiği noktayı orjinimize alıp
başlayacağız şu meşhur büyük adam tarifine.
ama önceee,
büyük adam ne değildir?
''büyük adam, çok yüksek makamlara çıkmış, rütbeleri omzuna dökmüş adam mıdır?''
''hayır.''
''büyük adam, ülkeler fethetmiş, düşmanını iki lafla dötetmiş adam mıdır?
''hayır.''
''büyük adam, sahnelere çıkmış, ossiki albüm yapmış, çok alkışlanmış, osursa satmış adam mıdır?''
''hayır.''
''büyük adam, katafalka konulan her yıl şiddetle anılan adam mıdır?''
''hayır.''
''büyük adam, kurtlar vadisinde yaşayan bir kurt mudur?
''hayır.''
''büyük adam, bir sivaskangal mıdır?
''nnnaayır.''
''ve nihayet büyük adam, kendini büyük sanan, öyle sanılmış, sandırılan, zorla andırılan adam mıdır?"
''HAYIR.''
(okuyamadınız değil mi? işte bu sır gelecekte çözüldü)
o değil, bu değil.
nedir büyük adam?
nedir nedir nedir?
(sürecek)
K®HAN
20 Ekim 2008
BİR BİLEN VAR MI?

acilen, yeni bir tarif gerekiyor.
ne demektir, kimdir büyük adam?
ve nasıl olunur?
acildir,
çünkü biz yıllardır - özellikle okullarda -
eski, dayatılmış, yanlış ama benimsenmiş
büyük adamlık tanımının altında eziliyoruz.
eziliyoruz,
çünkü varolan tarife göre
büyük adamlık kontenjanı pek az be kardeşim.
yazık değil mi bize?
tabii ezilenlere yardım edelim derken,
-yeni tarif yüzünden-
"büyük" birkaç kişinin üzülmesi muhtemeldir.
ama sevinmeliler çünküüü,
eğer doğru tarifi bulabilirsek,
onlar da gerçek bir büyük adam olabilirler :)
ama tabii yaşıyorlarsa.
ölenler zaten anladılar.
buradan yetkililere çığırıyoruz,
istirhamediyoruz sesimizi duysunlar artık.
ölmek mi lazım yahu anlamak için.
yok! anket manket yapmıycaz bu sefer,
herşeyi de halkdan beklemeyin be kardeşim.
rica ediyoruz. bi soru soruyoruz.
nedir, kimdir, nasıl olunur büyük adam?
........
e tubii ki continued....
K®HAN
Pinhani - Ben Nasıl Büyük Adam Olucam.
16 Ekim 2008
KİM ZENGİN OLMAK İSTER?
11 Ekim 2008
KOŞUN KOŞUN...

spor nedir ya?
galadyatör filminde arenanın girişinde yazıyodu spor.
bu mu spor?
yaz internete?
bi dolu saçmalık....
meslenin kökenine inecem, siz de gelin, dikkat edin...
eskiden romalılar,
hepsi değil tabii. halk bildiğimiz gibi.
üst tabakadakiler yerler içerler sığınamazlarmış,
daha da yemek isterler parmak atıp kusarlar yemeye devam ederlermiş.
budur işte spor.
acele etmeyiniz, birazdan anlayacaksınız.
bu kadarını duyanlarınız çoktur.
gerçektir.
fakat iğrenç bişeydir tabii
"modern" insana yakışmaz.
bundan sonrası benden.
şimdi o romalı insancıklar zamanla utanmışlar yaptıklarından.
fakat tıkınmaktan vazgeçemiyorlar.
"ne yapalım?" demişler en akıllı romalıya.
"biz bu meseleyi içerde halledelim" demiş o da.
"çıkarmayalım, içerde eritelim."
"hoplayalım zıplayalım böylelikle hiç durmadan yiyebilelim"
bu fikir tutmuş,

koşmuş, hoplamış, zıplamışlar daha fazla yiyebilmek için
yarışmışlar.
yapanlar zorlanıyormuş ama
seyreden pek keyif alıyormuş.
akıl, sivri akıllıda durduğu gibi durur mu?
demiş ki madem keyfiçin yaşıyoruz bu da pek keyifli bişi oldu.
arena'da dövüş işini bırakıp bunlardan yapalım.
hem yerlerden kan lekesi de çıkmıyor demiş.
ve bu işin ucu olimpiyatlara kadar uzamış.
yanlış anlamayınız,
aslında derdimiz oyunlarla değildir.
sporladır.
yani erimek, eritmek için yaptığımız sporla.
bir örnekle, son ayar açalım isterseniz.
bir arkadaşımız var. iki etmez.
depoyu dolduruyor, topkapı taksim arası gidip geliyor arabasıyla...
rastladık durdurup sorduk?
ne yapıyorsun?
-gidip geliyorum işte, sorma çok yorucu.
neden peki? bi işin mi var?
-yok. depoyu eritmek için.
diyoruz ki,
yapma be kardeşim.
yazık parana, benzinine, arabana.
bi işe yarasan içim yanmaz.
hem araban da yıpranıyor dökülecek.
depodaki benzini eritmek için yolculuk yapılır mı?
madem ağırlık yapıyor diyorsun.
az dolduruversen olmaz mı
bak heryer benzinlik....
işlemeyen demir paslanır diyorsanız çalışınız.
yiyiniz, içiniz, çalışınız.
israf etmeyiniz vesselam.
K®HAN
___________________________________
AŞİL TENDİNİTİ
PATELLAR TENDİNİT
KOŞUCU BACAĞI (SHIN SPLINTS, MEDIAL TIBIAL STRES SENDROMU)
KOMPARTMAN SENDROMU (ALT BACAK ÖN VE ARKA BÖLGE AĞRISI)
PLANTAR FASCIITIS (HEEL SPUR)
STRES KIRIKLARI
DİZ KAPAĞI SORUNLARI
ILIOTIBIAL BANT SENDROMU (KOŞUCU DİZİ)
___________________________________
10 Ekim 2008
sonuç : "HERKES YAZI YAZABİLİR"
anket sonuçlarımızdan duygulanmış,
blogumuza yazmak istemiş.
kırmak istemedik.
hatta bu vesile ile söyleyelim ki
blogumuzda da herkes yazı yazabilir. :)

çok az şeyi riske eder ve kendimizi kararımız için çalışıp çabalayan insanlardan daha yüksek bir noktada görürüz.
yazması ve okunması kolay olumsuz eleştirilerle besleniriz.
fakat yüzleşmemiz gereken acı bir gerçek var.
genel tabloya baktığımız zaman kötü bir yemek bile, onun öyle olduğunu belirten yazımızdan çok daha anlamlıdır.
ancak bazen bir eleştirmen ciddi riskler alır ve yeni olanı keşfedip savunur.

dünya yeni yeteneklere ve tarzlara hoşgörüsüzdür.
yeninin dostlara ihtiyacı vardır.
dün gece yeni birşey yaşadım.
beklenmedik birinden olağan üstü bir yemek...
açıkçası hem yemek, hemde onu yapanın, nezih yemekler hakkındaki görüşlerimi değiştirdiğini söylesem, az kalır.
bunlar beni derinden sarstı.
geçmişte şef gusto'nun ünlü "herkes yemek yapabilir" lafından hazetmediğimi açıkça ortaya koymuştum.
ancak şimdi onun ne demek istediğini anlıyorum.
herkes büyük bir sanatçı olamaz, ama büyük bir sanatçı her yerden çıkabilir.
gusto'nun yerinde yemek yapmaya başlayan ve mütevazi bir yerden gelen deha, işte böyle ortaya çıktı. bu da gusto nun yıllar önce söylediği sözün haklılığını ortaya koyuyor.
evet kanaatim şu ki bu yeni yetenek fransanın en iyi şefi.
yakında yeniden gusto'nun yerine gideceğim.
yeni şeylere aç olarak.
allkışş
teşekkürler igor,
teşekkürler pixar.
K®HAN
_________________________________________
HERKES YAZAR OLABILIR MI ?
olur. neden olmasın. | 11 (28%) |
olamaz. hatta olmasın. | 6 (15%) |
maaş istemezse buyursun. | 5 (13%) |
kpss'de 90 puan şartı aranmalı | 9 (23%) |
kimseyi üzmek istemiyorum | 6 (15%) |
okur yazar haddinden fazla. harf inkılabı yapılsın | 9 (23%) |
Anket süresi:15 gün
Şu ana kadar kullanılan oy sayısı: 38
Anket kapandı .
katılımcılara teşekkür ederiz.
9 Ekim 2008
İLK ANKETİMİZ

heyecan dorukta,
çok kritik bir dönemeç,
nefesler tutuldu,
bırakıldı,
az sonra tekrar tutulacak,
geri sayım başladı,
önce çoktu geri sayamıyorduk,
az kaldı,
son dakka,
kenar hakemi uzat dedi,
saha hakemi kes lan,
kim kesecek?
gözler finişte,
dii mi enişte?
son tur,
son şans,
kader anı,
şans kapıyı kırarsa,
evi su basarsa,
ya dünya yanarsa,
yorganım yok içinde,
heycan arıyoz biz,
anket manket banane
keşke altın gole kalsa,
haydaaaa!
K®HAN
5 Ekim 2008
KENDİNİ ARATTI

adı İsmail.
beraber radyoculuk da yaptık.
uzun boylu yakışıklı....
arkadaşımdı.
gel zaman git zaman
evlendi ve ayrıldı.
hataları yüzündendi belki.
hatta hataların çoğu ondaydı
kimbilir.
ne kadar düzeltmeye çaba sarfetti ise
olmadı.
......
bana pek oralı olmadığını filan söylüyordu.
fakat ben biliyordum
seviyordu.
ve kurtarmak için herşeyi yapmaya hazırdı.
bir gün ona dedim ki
"ismail sana yapamayacağın birşey söyleyeceğim
eğer o'nu istiyorsan tek çaren bu"
sözümü dinlerdi....
ona dedim ki;
"ölmüşsün gibi yap."

göz doldurmak için aradığı,
parayı ve kariyeri de...
ve haala "çocuğunu görme" ziyaretlerini
abartıp duruyordu.
arama...
sorma...
.....
ölmüş gibi yapamamıştı neticede
ama daha ötesini yaptı.
birgün up uzun cansız bedeni geldi
evlerinin önüne.
bahar aylarıydı.
bir iş seyahati
ve trafik kazası...
sicim gibi bir yağmurun altında
arbasını sonsuzluğa sürmüştü.
ayrıldığı eşini teselli etmek mümkün olmadı.
"hakkımı helal ediyorum" diye
haykırıyordu cenaze başında.
oysa kaç kez kavgalarında
"hakkımı helal etmiyorum" sözlerine tanık olmuştum.
hak ne kadar ucuzlamıştı birden!
toptan helal ediliveriyordu....
"ölmek mi lazım?" diye düşündüm.
....
sanırım öyleydi.
ölmek lazımdı ve bu tek çareydi.
İsmail sözümü tutmuştu.
geçtiğimiz kurban bayramı arefesinde
görüşmüştük en son.
ondan bu yana bir telefonumuz bile yok.
pek çok arardı, pek az arardım.
bize bişey olsa en evvel o yetişirdi.
amerikada olsa gelirdi.
bu bayram yoktu.
pek karşılıksız kaldı ama dünyada,
iyilikleri pek çoktu.
ölümü bize çok şey anlattı.
K®HAN
4 Ekim 2008
BANA GERÇEĞİ SÖYLETMEYİN

bazı arkadaşlar pek luzumsuz manalar çıkardıkları için,
yalan bahsinde söz ettiğimiz gerçeğe dair
bir altyazı vermek zorunda kaldık.
veriyoruz.
hayalleri sınırlanan okuyucularımıza
bir özür borcumuz olsun.
gene de isteyen istediğini çıkarabilir.
aba altında gösterdiğimiz sopalardan biri şudur ki;
pisledin.
temizlemek için yalan söyledin.
sonuç;
eline yüzüne bulaştırdın.
yani,
gerçek bir zımpara kağıdı,
yalancı tuvalet kağıdına
müreccahtır.
esasen,
hiçbir pislik yalanla temizlenmez.
hatta bulaşır ve sıvaşır yani.
e' ! olur. (*)
(*) : pis anlamında bir nida. "yere düştü e' oldu. bırak onu yeme şuraya koyalım kuşlar yesin" gibi.
K®HAN
29 Eylül 2008
KUTLAMA VESSELAM...

başucundayken yatmak ve bayrama uyanmak,
hiç giyilmemiş havasını silmek için
ayakkabıları elinle biraz tozlandırmak, :)
ve küçük ellerime sığmayan
kağnı tekeri 2,5 liralar...
sonra o eller büyüdü, paralar küçüldü.
bayram aynı bayram lakin
roller değişti vesselam.
resmi bayramlar da bayramdır ama...
okuduğum bi redkit çizgi romanında lord bilmemne
astırdığı ilanlara;
"düzenlenen baloya hekes davetlidir,
baloya katılmayarak
bu fırsatı kaçıranlar,
kuşuna dizileceklerdir" yazdırmıştı.
katılın ya da katılmayın
milli bayramlar resmiyet,
dini bayramlar
fevkalade samimiyet içinde geçiyor.
katılmıyor musunuz bu fikrime
katılın ya da katılmayın
bu böyle :)
bayramınız kutlu olsun.
vesselam :)
K®HAN
28 Eylül 2008
BANA YALAN SÖYLETMEYİN !

lafı yalan noktasına getirdik ki çok hassas, çok ince bi konudur.
neden hassas olsun ki??
insan yalan söylese bile kendine söylenmesi konusunda pek hassas değil midir?
neden incedir ki?
dayanmaz, çok kopar, hep kopar, hem koparır da o yüzden, sonuçta...
öyleyse tehlikelidir de.
öye mi ki?
yalancı iyi kalplidir diyebiliriz.
çünkü hep karşı tarafın duymak istediği şeyleri söyler. canım benim.
evet, yalandır söyledikleri.
çünkü onları gerçekleştirmeye gücü yetmez, zora gelemez, pek tembeldir ve aceleci...
bu insanın tanımıdır.
.....gerçekleştirmeye gücü yetmez, zora gelemez, pek tembeldir ve aceleci...
öyleyse herkes yalancıdır.
.....
bakın nereye geldik.
size yalancı dedim, koptu.... ince ya.
şimdi aşırı tepkiler verebilirsiniz.... hassas ya.
korktum da açıkçası şimdi.... tehlikeli ya.
bu ağır itham şimdi döner... bizi vurmasın mı? hakkaten haa...
taksit veya tek çekim?
peşin savunmadır:
yalanlar istiyorsan,
yalanlar söyleyeyim.
incinirsin.
gene de sen bilirsin. (Ö.Asaf)
eskiden istendiğinde ısrarlara dayanamaz söylerdim. cahillik...
cahil cesareti işte.
artık korkuyorum ve susuyorum.
ya da
tuvalet kağıdı yok ama
zımpara kağıdı var diyorum.
isteneni değil olanı veriyorum.
kıçınızı tahriş eder belki ama gerçektir,
en azından elinize pislik bulaşmaz diyorum.
işinize gelirse....
bilmiyorum.
K®HAN
27 Eylül 2008
YALANCI MEME !
hadi çıkarın keyfini. (bişi göremiyorsan telaşlanma, tıkla.)
iştee yalancı ping,
yalancı pong,
vee yalancıktan kavga.
ne tatlı yalanlar değil mi?
acı gerçekler olmasa...
yalancı dünya.
K®HAN
26 Eylül 2008
NEREYE KOŞUYORLAR?

kârını düşünerek saldıran müşteriyiz...
gözümüz doymaz bizim, sonsuzluğa talibiz...
bu gece* avantajlar ayının** en büyük kampanyasıdır.
herkese açık ve stokta sınır yok....
kadrini bilmez misiniz?
* kadir gecesi
** ramazan ayı
K®HAN
DİLİMİZ NE RENK?

evet anladık...
geçmişimizden bir fıkrayı bile açıp okuyamayacak durumdayız.
çok iyi anladık.
neden?
latin harfleri ile yazılmamış.
hadi öğrendik okuduk.
anlayabilene aşkolsun.
neden?
....
diyorlar ki
bir ingiliz çocuk,
kütüphaneye gider şekspiri okuyabilir ve anlayabilirmiş.
bir arap çocuk,
taa islam öncesinden bir şiiri bile hem okur hemi de anlarmış.
eyvaah...
ne oldu ki bize?...
kimiz biz?
dilimize ne oldu?
K®HAN
25 Eylül 2008
ASLININ ASLI...
bi şeyi de merak etmeyin...

KÖNE AY NEME EDERLER ?
Günlerin birinde Ependiden:
“Taze ay doganda könesini
neme ederler diyip sorapdırlar.
Onda Ependi:
“Oni owunjak kesişdirip
ildız ederler diyip jogap beripdir.
imdü de meali aliyesü, buyruuun;
ESKİ AYLARI NE YAPARLAR?
Bir gün Hoca’ya:
“Yeni ay doğunca eskisini ne yaparlar? Diye sorarlar.
Hoca: Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar, der. (*)
anladınız mı ependiler?
evet, mealini verince ben de anladım ki bu fıkra aşağıdaki fıkra değildir.
aşağıdakinin aslı mı nerde?
ona gerek kalmadı ki. anladık bi kere biz.
(*) : www.yagmurdergisi.com Sayı: 16 Temmuz - Ağustos - Eylül 2002
K®HAN
24 Eylül 2008
İŞİN ASLI...

"kocca ramazan geldi geçiyorda sen bize bi fıkra anlatmadın"
demezsiniz bilirim...
anlatıyorum işte
bundan sonrasını bilemem :)
(hocam senin adın geçmeyince biraz zor güldürmek, gülümsetmek ...
sana yakıyoruz ağıtları hep kusurumuza bakma.)
aylardan ramazanmış.
köylü, hocaya gölün kenarında rastlamış.
hoca da zaten gölün kenarındaymış yani. bunda bişey yok.
hoca gölde yoğurt kabını yıkıyormuş.
bunu gören köylü aman hocam sen ne yapıyorsun demiş.
hoca; "görüyon ne yaptığımı neyini soruyon be adam" demiş. ama içinden tabii.
gıcık olmuş hoca, "göle yoğurt çalıyorum." demiş. dışından tabii.
"bırak şimdi hocam, göl yoğurt tutar mı?" demiş.
kim? köylü tabii.
hoca cevap vermiş;
" ya tutarsa..."
hayır bitmemiş,
zevzekmiş ya köylü, üstelemiş;
"yok ben anladııım, sen oruç tutmuyorsun galiba, olur mu böyle hocalık?" demiş.
hoca bir cevap vermiş ki
tıpatıp bir kapak;
"ya tutarsam..." demiş.
siz bu fıkrayı böyle bilmiyordunuz değil mi?
böyle değildi zaten.
....
tabi tabi.
K®HAN
23 Eylül 2008
DÜŞÜNDÜM DE... 2

öyleyse varolmanın delilidir
hayal kurmak.
ve hayalin tanımı da
dar değildir öyle.
olması muhtemel şeyler....
olmayacak şeyler.....
uçuk şeyler....
kaçık fikirler....
falanlarla filan, tarif edemez onu.
gelecek madem gelmemiştir,
hepsi şu an hayaldir.
ve madem gelecek bizce mechuldür,
öyle ise herşey olabilir.
işte hayalin sınırı da budur.
SÜR ARABANI YILDIZLARA...
budur yani.
K®HAN
22 Eylül 2008
21 Eylül 2008
deneme BİR, Kİİ...
şimdi bu videoyu seyredemiyor musun sen?
gerçek söyle :)
şuradaki programı kur.
üzülme youtube giremiyorum diye :)
"ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam."
"Programı KasperSky Labs. üzerinden online olarak tarattım herhangi bir virüs içermiyor :)
İndirdikten sonra dosya üzerine çift tılayarak kurulumu başlat. Kurulum bittiğinde bu sayfayı yeniden aç, bak bakalım...."
20 Eylül 2008
aha!... KASET SARDI...

en son sardığında... son kez sarmıştı.
bir daha olmayacak.
hadi ! sarılın ona ve vedalaşın.
bu kaset bi daha sarmayacak.
....
en güzel karışık kasetin, fazla dinlemekten teyiple bir olur, ayıramazdın.
koparırsın... makas, bant, cerrahi müdehale filan...
dikkat ettiniz mi git gide herşeyin cefası gidip sefası kalıyor.
işte size (sağüst köşede) sarmaz bir kaset.
sefasını sürün ama,
hiç bi şeyin cefası olmadan sefası sarmıyor.
gitme kaset ! sarılmak istiyorum sana...
keşke kaseti geri sarabilseydik değil mi? :)
K®HAN
19 Eylül 2008
MİNAREME EĞRİ DİYENİN...

"buraya bakın!..."
diye seslendi arkadaşlarına çocuk.
"şu minare eğri farkettiniz mi?"
cevabı beklemeden başkalarına yöneldi
"bakın şu minare var ya... eğri.
diğerleri doğru da, işte şu eğri."
caminin açılışı vardı o gün
ve çocuğun çıkardığı yaygara mimarının kulağına kadar ulaşmıştı.
.............
mimar elini çocuğun omzuna koydu,
"hangi minare bu?" dedi.
çömeldi, başını kaldırıp çocuğun gösterdiği minareye baktı.
"bu mu?" ....
"evet bey amca, görmüyor musun eğri."
koca mimar gülümsedi "peki" dedi
ve usta başlarına seslendi;"halatları getirin."
halatları birbirine baglayıp minarenin şerefesinden aşağıya sarkıttılar.
"çekin" dedi mimar,
ve sordu çocuğa "doğruldu mu?"
"-hayır, biraz daha..."
asıldılar halata, taki çocuk "doğruldu" diyene kadar.
.............
minare gerçekten eğri miydi?.....
halatla doğrulur muydu?.....
çocuk sopayı haketmemiş miydi?...... :)
Mimar Sinan'ın bir bildiği vardı...
bizim artık unuttuğumuz.
biri minaremize eğri filan demesin.
vay haline...
hemennn
halatı boynuna takıveriyoruz. :)
K®HAN
16 Eylül 2008
SİZE Bİ TÜYO VEREYİM...

"süper bigün gecirdim bu cekimlerde! süper süper!"
kamera karşısında yaşanan bu hissiyat...
.....
ne güzel.
farzedelim bir çekim planlanıyor.
senden gizli.
konu senin hayatın.
herşey çok gizli tutuluyor.
kameralar da....
ama biri sana bir tüyo uçuruyor.
dikkat et. hayatını filme alıyorlar.
işte artık her anın süper.
süper süper süper.
çünkü çekim başladı.
herşeyin canlı, düzenli ve anlamlı artık.
hayatını oynuyorsun, ve boşa gitmeyecek biliyorsun.
çünkü çekiliyor.
özeniyorsun artık hayatına.
hayatımda ki tüm rehavet, düzensizlik, ölgünlük bu yüzdenmiş diyorsun.
kendimi başıboş yalnız amaçsız hissetmem yüzündenmiş....
oysa şimdi kendi hayatının başrol oyuncususun.
ve bir amacın var.
rolünü en iyi şekilde oynamak.
kameraları ve arkasındaki yönetmeni bir an olsun akıldan çıkarmadan,
kameralar yokmuş gibi yapmak.
öyleyse canım arkadaşım
her günün süper süper süper geçsin.
bak sana bi tüyo veriyorum;
....çekimdesin.
Peaah....K®HAN Bu tüyoyu daha önce HÜMA'ya vermişti.
hadi yaa...
Tüyo (Fransızca tuyau) : Sınavda başkasından yardım görme veya bir kaynaktan yararlanma, yardım alma, kopya.
9 Eylül 2008
NE ARAMIŞTINIZ?

Ne arıyorsan osun...
......
google bu güne kadar aradığın herşeyin arşivini tutuyomuş.
istersen bakabiliyormuşsun.
öyle mi yaa.
geçmişe pek bakmak istemiyor insan.
aklımız hep gelecekte :)
dii mi yaa.
fayda yok geçmiştekilerden.
unutmak serbest.
gelecek ise gelmemiş.
umutlanmak serbest.
konu kaydı eksenden.
blok benim değilmi?
...serbest.
K®HAN
8 Eylül 2008
DÜŞÜNDÜM DE...
BİZ
Kuşlar uçmak için doğmuş;
Kemiklerinin boş olmasından anlayoruz. Açık ve bilinen bir yönü yok insanların.
Onu biz yaratıyoruz.
der özdemir asaf BİZ isimli şiirinde.
sanırım insanın mahiyetini anlamak için ömrü yetmedi .
aynı mantıkla cevap bulalım.
kuşları diğer hayvanlardan ayıran özellikleri kemiklerin boş olması demek...
anlıyoruz ki uçmak için yaratılmışlar.
insanı hayvanlardan ayıran özellik ise - herkes bilir- fikir yürütebilme yani düşünme yeteneğidir.
öyleyse düşünmek için yaratıldığımız ortada....
ne yüksek makam, ne asil görev şu düşünmek.
haddim değil ama sizi kendinizle tanıştırmak isterim.
işteee .. BİİİZ .
EVRENİİİN..... BEYİNNN TAKIMIIII.
bravo.
K®HAN
7 Eylül 2008
KUSURA BAKMAYIN KARDEŞLERİM

herkese diğerleri gözüyle bakmaya öyle alışmışız ki...
bu gün bir kalabalıkta, herkesin yüzüne baktım bir an.
aynı anne babadan aynı soy, aynı ırk. herkes insan.
insanız sahi biz! dedim. o kadar ortak yanımız var ki....
kiminin bedeni genç, kiminin yaşlı. ruhumuz aynı yaşta...
sahi buraya neden toplandık ki hepimiz ?
oysa koca dünya, evrende küçücük bir nokta...
ne sebeple olursak olalım buradayız işte.
kader birliğmiz var dünyalıyız diyorum.
hakkımız yok kimseyi yabancı görmeye.
kusura bakmasın benliğim ama
ben artık kusura bakamıyorum....
K®HAN
FİL-HAKİKA

hani kâsedeki zeytine çatalı bir türlü batıramaz da,
sen bir seferde batırınca; "ben yordum sen yakaladın tabii" der ya...
kim der?
biri der işte, konumuz o değil.
sen yeterki bir fikir yürüt,
hele yor meseleyi enine boyuna,
bir yorum yap,
hakikat kendiliğinden teslim olur sana...
hani yoruldu ya... :)
onu diyecektim.
K®HAN
UYARICI
"hani adalet dedin ya...
sen de bilirsin,
adalet dendiğinde hemen aklımıza eşitlik kavramı gelir.
kadını-erkeği, uzunu-kısayı, fakiri-zengini
dolmak iyi belki ama taşarız biz.
bir ceviz ağacının altına uzansak
hemen cevizle, ceviz ağacını kıyaslar,
yanımızdaki
adil olmadığını düşünüp,
uyumaya devam ederiz.
taa ki kafamıza bir ceviz düşene kadar.
ne kadar manidar , ne kadar veciz bir uyarıdır
uyanabilene.
genelde biz uyanmak için daha büyüğünü tercih ederiz.... :)

(bloguma da yazacağım bu yorumu haberin olsun.)
bir konuyu bloğuma yazayım dediğimde anten dönüyor netlik kayboluyor.
ama başkasına yazarken sinyal tavana vuruyor.
hani dersini başkasına anlatırken eksiklerini farkeder ve tamamlar ya insan.
sanırım öyle oluyor."
(nasrettin hocanın işaret ettiği yere tıklayarak
K®HAN
5 Eylül 2008
EYVAH! KONUŞUYORUZ

İngilizce kelimenin yayılmasından duyduğunuz endişeyi ben de tebrik ediyorum.
fakaaat…
sadece "geek" kelimesi için değil, dilimize girmiş yada girmeye aday tüm kelimeler için cumhuriyet tarihi boyunca tüm uygulamaların ne yazık ki hemen hemen hepsi yanlış ve görüşler bu konuda çok saplantılı.
yoğut, ayran benim icadımsa bu icadı alan kullanan ona yoğurt der, ayran der.demeli ve demiş.
hem demese de icadı yapan için değişen birşey yok.
bir sosyolog toplumda bir hal tespit etmiş adına falan filan demişse
senin dilindede kelime karşılığı yoksa. anlatmak için bi sepet kelime gerekiyorsa. al kullan ne var bunda?
hem muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız diye herşeyimizi avrupalıya benzetelim sonrada bir kelimenin hesabını aylarca yıllarca yapalım.
manyak mıyız biz?
sevgili türk dil kurumunun kurulduğu günden beri yaptığı iş budur.
kökleşmiş bizim olmuş kelimeler sökülüp yerine yeni uydurukçalar bulunmuş,
dedenin cevap dediğine torun yanıt desin,
eski (eskimez) kitapları okuyamasın,
okusa bile anlamasın,
kültürü ile bağı kopsun
ve tam bir kimlik arayışına ve sonucunda bunalımına girsin istenmiş
ve öyle de olmuş... olmamış mı?
dünyanın en zengin dili bizde iken en kısır dilin sahibi olmuşuz.
yani bizim insanımız konuşacak,
kelimeler de derdini anlatmaya kifayetsiz kalacak,
eskilerin önüne set çekilmiş; geri dönemeyecek,
o da yeni kelmeleri almayacak öğrenmeyecek kullanmayacak öyle mi?
öyle istenildiği kesin.
ama bebek büyüyor.
onun, anne, baba, mama dan başka kelimeleri de var şimdi
ve artık tanıklık ettiği cinayeti tüm insanlığa duyuracak.
dilimizi katledenler
bambaşka bir dille dünyaya ilan olunacaklar.
yeniliğe açık eski bir dille… TÜRKÇE'yle
ben seçeneklerin hepsini işaretleyip oy kullandığım için,
anket sonuçlarına bakıp bişeyler söylemek gelmiyor içimden.
hiçbir seçeneğin hatırı kalmasın istiyorum.
hepsini çok seviyorum :)
bu derin duygularımı bir örnekle açalım;
.............
arkadaşlarını çaya çağırıyor.neden?
yeni bir tarif öğrenmiş ya da doğaçlama bişeyler denemiş,
çok güzel olmuş, onu tattıracak.
ve tarifini verecek isteyene.
sevinçle....
yok sizi çaya çağırmıyorum.
örnek bu, mesela yani.
evet, paylaşma sevincini yansıtabilir bence bu örnek.
bir kitap okudum arkadaşlar….
düşündüm de arkadaşlar…
bir film seyrettim var ya….
bu paylaşımları bu kadar geniş bir arkadaş topluluğu ile yapmamak için
mutluluk cimrisi olmak lazım.
ne demekse bu?
galiba delilik.
bu akılalmaz cimrilik… ve sonucunda fakirlik…
kim zengin olmak istemez ki?

işte bu yüzden hepsini işaretliyorum.
her ne sebeple olursa olsun, yazıyorum çünkü paylaşıyorum.
paylaşmayacaksam neden yazayım ki?
en gizli saklı günlükler bile biri birgün okunsun diye değil midir?
müdür?
K®HAN
_________________________
neden blog yazıyorum?
Anket süresi : 7 gün
Şu ana kadar kullanılan oy sayısı: 16
Anket kapandı.
katılımcılara teşekkür ederiz.