21 Mayıs 2009

BEN DE ENDİŞELİYİM !



yaptığımız son anketin tanıtım yazısında
yürü be mantığım, kim tutar seni dedik
bir önceki yazımızı yazdık.
sonunu sağlam bağlayamadık
yürümeye devam edip
bu yazıya daldık.
bırakmıycaz sizi derinlerde
inşallah.
karar aldık :)

orada mikrofon uzatılan hemstır
verdiği samimi cevabında, gelişine bir laf sarfetti.
niyeti halisti belki ama, düzeltmek gerekti.
cümleyi replay yapıp, slovmoşın oynatalım.

"ben işimi terkedemem kardeşim!
bir yuvarlak kafeste
sabah akşam koşturmazsam
kim fıstık verir bana?"

evet, rızık çoğunlukla çalışarak gelir doğrudur
bizim düzeltmek istediğimiz
"rızkını kazanmak için çalışmak" tabiridir.
yaygın bir düşüncedir bu , lakin bir yanılgıdır.
zira herkesin rızkı zaten garanti edilmiştir.

Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. Hud suresi 6. ayet

rızkını çalışarak kazanmak veya,
rızkını kazanmak için çalışmak...

ne farkı var ikisinin
renklerinden başka? 
:)
diyor musunuz?

.....
rızık nedir sözlüğe bakmadan anlamaya çalışalım.

bir adam gelir,
elinde bir lokma ekmek
Peygamberimizin (s.a.v.) karşısına dikilir,
sorar: bu benim rızkım mıdır?
peygamberimiz "rızkındır" dese yere atacak,
"değildir" dese ağzına atacak,
aklı sıra mahçup edecek.
bakın öyle bir cevap alacak ki,
tek bir kelime dahi edemeden
hemen oradan çekip gidecek.
ve peygamberimiz
(s.a.v.) ferman etti;
"eğer yersen rızkındır"



işte,
elinde tuttuğu herşeyi rızkı bilmemeli insan.
demek fazla kazanç, malı arttıracak;
ama, rızkı arttırmayacaktır.
zaten garanti edilen bu rızık da
sadece zaruri ihtiyaçlarımızı kapsamaktadır.

rızkın verilişinin çalışmaya bağlanmış olması ise
bizzat Allah tarafından gönderildiğini
perdelemek içindir.
ve bu bir imtihan sırrıdır.
portakalın ağaca bağlanması,
üzümün salkıma...
ve sütün inekten sağılması gibi
hepsi birer sebep perdesidir.

hemen bir örnek verelim

mesala arabamızı kilitleriz.
helal mal bu, ben iyi bir insanım deyip
açık bırakmak olmaz.
helal malını kilitlemeyerek
hep açık bıraktığın halde
iyiliğini de göz önünde bulundurarak
Allah muhafaza etse,
çalınmasa, soyulmasa.
bir deprem olsa,
hep kötüler ölse, iyiler sağ kalsa vesaire...
bu hayat bir sınanma yeri olmaktan çıkar.

öyle ki,
herkes için geçerli olan bu dünya normalleri
peygamberlerin şahsı için bile bozulmamıştır.
hepsinin birer mesleği vardı ve çalışırlardı.
develerini bağlarlardı.

öyle ise neden çalışır insan?
ve ne için çalışmalıdır?

uzun oldu kestik... arkası yarın
ama endişeliyim :)

K®HAN

2 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

çok hoşuma gitti yazdıkların, bazı sorularıma da cevap oldu. evet şunu niye unutuyoruz ki: imtihandayız."rızkın verilişinin çalışmaya bağlanmış olması ise
bizzat Allah tarafından gönderildiğini
perdelemek içindir."
en çok da bu söz içimi etkiledi. Mesele perdenin arkasını görebilmekte ve görmediğimiz halde inanabilmekte. Böyle olduğunu bilsek çalışırmıydık: sanırım pekçoğumuz çalışmazdık. E rızık verilecekse niye çalışalım, rızık bahane, senin de dediğin gibi rızık temel ihtiyaçlarımızdan ibaret zaten. Çalışmada bu dünyada oyalanmak için bizlere sunulan bir oyuncak bakalım dalacakmıyız bu oyuna unutacakmıyız perdenin arkasını, ben kazandım diyecekmiyiz, imtihandayız, keşke unutmasak

K®HAN dedi ki...

yo yoo,
hemen özetleme.
yazın devamı var.
mahkeme süreci devam ediyor :)

neyseki ikinci yazı da hazır.
ve çalışmak konusunu
birkaç misalin dürbünüyle
rasat edeceğiz.
saat 3de.
inşallah.