19 Temmuz 2009

GECE YOLCULUĞU



bu bir gece yolculuğudur...

O'nun, En sevdiğini
Mekke'deki Mescid-i Haram'dan,
Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya
götürmesi şeklinde başlayan
bu olağan üstü olay, Kuran'da
"geceleyin yürüme, gece yolculuğu"
anlamına gelen İsrâ kelimesiyle anılır.

Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)

ve oradan yukarıya,
çok çok yukarılara Sidretü'l-müntehâ'ya...
yaratılmış olan bütün herşeyi,
ona eşlik eden Cebrail'i dahi
arkada bırakacak kadar yukarıya...
işte bu 'imkansız' yükseliş
tarihte Miraç ismiyle yeralır.

asırlar önce yaşanmış bu kutlu olayın
seneyi devriyesi
bu gün...
bu yazı da,
miraç hadisesinin önemini
ve bir derece sırlarını,
dar fehimlerimizle ve kısa idraklerimizle
anlama çabamıza bir giriş,
küçük de olsa bir adım sayılabilir.
öyle,
idrakimiz kısa, zamanımız kısıtlı,
kelimeler kifayetsiz.
deneyeceğiz.
başarı Allah'tandır.

önce asrın tefsirinde yer alan
bir örnekten aklımızda kalanlarla başlıyoruz;

hayalimizde bir adam,
bir karanlık odada ve elinde bir ayna var.
odanın tavanındaki küçük bir delikten
elindeki aynaya bir miktar güneş ışığı sızar.
aynayı odada hangi bir yere çevirse
orayı aynanın çapı kadar ışıklar.
o adam, güneşi aynadaki görüntüsüyle,
tavandaki deliğin ya da
aynanın çapı kadar tanır ve sever.

işte böyle sanki,
yeryüzünde bizim
Allah'ı tanımamız
ve sevmemiz.
O'nu görmeden,
yarattıklarından bize yansıyan yönleriyle,
ve yarattıklarının üzerindeki nakışlardan
O'nu okuyabildiğimiz kadar...

aynamızın çapı ne kadarsa,
işte o kadar.

başka bir adam düşünelim;
elindeki aynayı bırakır.
o karanlık odayı terk eder
bir meydana, doğrudan doğruya güneşe çıkar.
yüzünü gökyüzne çevirip güneşe bakar.
haşmetini görür, azametini anlar.
bununla yetinmez yüksek bir dağa çıkar,
güneşin ışıklandırdığı alanı,
pek geniş saltanatını da görür
ve bizzat perdesiz onunla görüşür.

sonra döner o karanlık odasına geniş pencereler açar
bir nevii gökteki güneşe karşı yollar yapar.

bu ikinci temsil de miracın lüzumunu anlatabilir bize
adamın dağa tırmanışı miracı olsa,
gelip evine açtığı pencereler namazdır.
yani bizim miracımız.

yani aynayı bırakıp,
doğrudan yüzünü güneşe dönmek...
bütün varlık alemini
elinin tersiyle itip geriye,
bütün mahlukatın namına
elbağlayıp Halife-i Arz makamında
huzura durmak...
.......

daha çok yazmak istiyordum aslında,
kafamda kurduğum bir çok şeyi de yazamadım
çünkü geç başladık...
ve pek hazırlıksızdık.
belki de kafidir.
bilemiyoruz.


rüya gibi bir yolculuk...
lakin rüya değil...
kısa sürede ruhen alınabilecek bir mesafe...
yalnızca ruhen bir yükseliş değil.
ayet ve hadislerle sabit,
ruhen ve bedenen gerçekleşmiş,
herkesi, herşeyi hayrette bırakan bir seyahat.
MİRAC-I NEBEVİ


evet
bir önceki yazımızda
demiştik;
dilemediğinde, kimsenin birşey dileyemediği
bu kanunları koyan ve yürüten zat,
dilediğinde de onları dilediği gibi değiştirebilir.
ya da,
aslında var olan,
daha önce ve hala keşfedilmemiş
bir kanunu işletmiştir.
kimbilir.


zaman daraldı. malum, bu gece önemli.
Allah'tan herkese bu gecenin feyzinden azami istifade diliyorum.
Miraç Kandiliniz mübarek olsun.

K®HAN

8 yorum:

JoA dedi ki...

ne güzel yazmışsın yine. gerçi biliyorum, yazana değil, yazdırana bakmak gerek:)

miraç kandilini hep biraz kayırırım kendi dünyamda. ve oğluma anlatırım isminin nereden geldiğini.

herkesin kandili mübarek olsun.

yuri dedi ki...

miraç gecemiz mübarek olsun..

gece yolculuğuna dair bir yazı okudum bende, fiziken mi gerçekleşti, yoksa bedenen mi?

Allah'ın Rasulü'nün mi'rac'ını bize rivayet edenler iki grupta toplanabilirler bir grup mi'rac'ın ruhsal ve bedensel olarak gerçekleştğinin ileri sürmüşler, diğer grup ise, onun ruhsal olarak gerçekleştiğini, bedenin ise hiçbir yere ayrılmadığını savunmuşlardır.

İsra'nın ve mi'rac!ın ruhsal olduğunu, bedensel olmadığını varsayarken Hz.Peygamber'in bu tecrübesine atfedilen olağanüstü değeri azaltıyor değiliz. Tersine Hz.Peygamber'in böyle bir tecrübeyi yaşadığı gerçeği, bedensel bir mi'rac mucizesini aşar; çünkü muazzam bir ruhsal mükemmelliği-ancak Allah'ın hak peygamberinden beklenecek bir vasıf- gerektirir.

iki şekilde de ele almış yazı uzun ancak bunları yazabildim..

kaynak: Kur'an Mesajı/Meal-Tefsir/Muhammed ESED

guguk kuşu dedi ki...

örnek çok güzeldi. Herkesin kandilini kutluyorum. Kendi miraçlarımıza erişmemiz duasıyla.....

K®HAN dedi ki...

JoA,

teşekkür ederim.
alel acele yazdık,
tashih bile mümkün olmadı dar vakitte.
demek maksuda bir derece ulaşılmış. çok şükür.

ama birdahakine
inşallah daha yükseğe :)

K®HAN dedi ki...

yuri,

"fiziken mi gerçekleşti, yoksa bedenen mi?"
bu konuda bir açılım fırsatı sundunuz.
teşekkür ederim.

bu tür vakıaların ispatı kolay değil tabii.
kenardan seyredene anlatmak
bu yolculuğa çıkmak isteyene anlatmaktan
daha zor.
ve olur ki birileri hiç kabul etmeyebilir.
hem konuya bir önceki yazıyla giriş yapmamız bu yüzdendir.

ama,
avamdan birisi olarak benim bile pek geçerli bir mantık yürütebiliyor olmam bu yolculuğun bedenen gerçekleştirildiğine dair bir delil olsa gerektir.

düşünelim,
bu olayın ruhen,
yani bir anlamda rüyada gerçekleştiğine dair
ne hadis, ne ayet hiçbir ibare yokken
böyle bir iddiayı üretmeye neden ihtiyaç duyulur?
el cevap: akla mantığa uygun olsun canım rahat etsin.
kimse "olur mu canım" demesin.
inkar edemesin diye.
vesaire...

peki o seyahati yapana bakıyoruz
dönüşünde seyahatini anlatıyor çevresindekilere.
gitttim gezdim geldim diyor.
müşrikler seviniyor hemen bu haberi yaymak istiyorlar.
neden?
hz. Ebubekir(R.A.)e gidiyorlar.
sevinçle;
"bak diyorlar arkadaşın delirdi. neler söylüyor."
"bunları O mu söylüyor" diyor.
diyorlar ki "evet O söylüyor."
"O söylüyorsa doğrudur." diyor.
bütün bu yaygara,
bunların hepsi bir rüyada yaşandığı için midir?
"O diyorsa doğrudur" sözüne
ayet inerek
Ebubekir efendimize sıddık ünvanının verilmesi
peygamberin bir rüyasına direk inandığı için midir?
öyleyse bana Cebrail geliyor, vahiy getiriyor demesi daha büyük bir mucize değil midir.

bence o sıddık ünvanın tam karşılığı
sadece insanlığı değil
tüm varlık alemini aciz bırakan bir mucizeye
kayıtsız şartsız inanmak olabilir.

tüm varlık alemine bir mucizedir dedik.
bakın, ayın ikiye bölünmesi cebrail için bir mucize değildir. O kimbilir ne büyük değşetli kozmik olaylar görmüştür ve Allahın izni ile bir gezegeni alıp diğerine top gibi fırlatacak kudrete sahiptir.
ama peygamberimiz varlık aleminin dışına çıkıp Rabbine yürüdüğünde cebrail onunla devam etmek konusunda aciz kalmıştır. işte mucize zaten budur seyredeni aciz bırakır.

velhasıl Allah ile ruhen yakınlaşmak için Varlık aleminin dışına çıkmanıza gerek yoktur. O bize şah damarımızdan daha yakındır. ve hatta ben kainata sığmam kulumun kalbine sığarım kudsi hadisi gereğince, mekanı mü'min kulunun kalbidir.
işte bu yüzden ayette geçtiği üzere peygamberimizin Rabbimizle iki yay ucu kadar yakınlaşması tabiri
hem ruh hem beden ile yapılan bir görüşmeyi tarif için değilse nedir?

Muhammed ESED kardeşimizin

"İsra'nın ve mi'rac!ın ruhsal olduğunu, bedensel olmadığını varsayarken Hz.Peygamber'in bu tecrübesine atfedilen olağanüstü değeri azaltıyor değiliz. Tersine Hz.Peygamber'in böyle bir tecrübeyi yaşadığı gerçeği, bedensel bir mi'rac mucizesini aşar; çünkü muazzam bir ruhsal mükemmelliği-ancak Allah'ın hak peygamberinden beklenecek bir vasıf- gerektirir."
cümlesi ise sanki
karşı tarafın "ruhunu bıraktı sadece bedeniyle gitti" gibi bir iddiası varmışçasına sarfedilmiş gibidir.

en doğrusunu Allah bilir.

K®HAN dedi ki...

guguk kuşu,
insanın önünde,
zirvesinde peygamberimizin bulunduğu
sınırsız bir yükseliş imkanı var.
dolayısıyla miraca erişmek duanız
"bir yükseliş ivmesi yakalamak" anlamıyla
pek kıymettar. hemen amin diyoruz :)

hem zirvesi belli hem nasıl sınırsız? denilebilir.

O piramidin tepesindedir.
"sebep olan yapan gibidir" sırrınca
biz yükseldikçe O'da yükselmektedir.

şeklinde cevaplayabiliriz.
teşekkür ederiz.

yuri dedi ki...

Ayrıntılar için sağolunuz.
Yazıyı bütünüyle gösteremediğim içinde öyle anlaşılmış olabilir, Muhammed Esed'in hakkına girmeyeyim:)
dediğiniz gibi Allah en doğrusunu bilir...

K®HAN dedi ki...

dinlediğiniz için
ben teşekkür ederim.
söz konusu kişinin hakkına girdiğinizi de sanmıyorum.
olsa olsa ben girmişimdir :)
bu konuda dikkatli olmak lazım gerçekten fakat biraz risk almadan açılım yapmak mümkün olmuyor.
ne yapalım olsun.
yinelersek;
peygamberimizden sonra ve halen o yol açıktır.
herkes muvaffak olamayabilir lakin
her veli kişi namaz sayesinde bu miraç hadisesini ruhen yaşayabilir. onunda bunun aksini düşüneceğini sanmıyorum çünkü bu
"namaz mü'minin miracıdır." hadisine muhalefet olur.
öyle ise peygamberimizin miracının büyük farkı ortadadır.