9 Eylül 2009

AFET CANAVARI

dikkat: bu yazının ikiyüzü var.
biz arka yüzünden başlıyoruz. ön yüzü için altta kırmızı bir başlık var. en alttada bir bonus
...

dışarda yağmur...

yağıyor, kim dindirebilir?
yanıyor, kim söndürebilir?
esiyor, kim karşı durabilir?
sallanınca yeryüzü,
onu kim durdurabilir?

ve uğur dündar konuştu;
"doğanın akılalmaz gücü
tırları üst üste yığdı.
arabaları denize doldurdu.
çok kızdı, uyardı,
geliyorum dedi."
mealen böyle söylemiş, duydum.
ben seyretmedim.
birebir kelimeleri bunlar olmayabilir.
başka haber kanallarından
üstünkörü izledim olayları.
maşallah,
şurursuz varlıkları konuşturmakta basınımızın üstüne yok. hatta lafonten solda sıfır kalır.

trakyada sel felaketi oldu,
ben bu konuda yazmayayım dedim.
sabrediyordum.
İstanbul'da da olunca
ve bütün olanlara rağmen
gafletin kalın perdesi
bazılarında sapasağlam durunca
dayanamadım.

sizin o doğa dediğiniz şeye,
meydan okuyorum uğur dündar.
gelsin, beni de
ve neyim varsa hepsini de
süpürüp götürsün.

sizin failmiş gibi görmekte
ve göstermekte ısrar ettikleriniz,
fail değil mefûldürler.
evet pervasızca meydan okuyorum çünkü;
ben sizin ağzınızdan bir türlü sadır olmayan
bir olan Allah'a
-layıkıyle olmasada-
iman ediyorum.

hadi o kişiyi
ve televizyon kanalını anlıyoruz.
ya diğerleri...
hatırlarmısınız;
deprem için "ilahi ikaz" dedi diye
bir yazar hapis yatmıştı.
başarıya ulaşılmış.
sindirilmişiz.
ve demek ki devam ediyor.

bakın açıkça ifade ediyorum
doğal afet dediğiniz şeylerin tamamı dahil
herşey emri ilahi ile hareket eder.
ve rasgele ve maksatsız olamazlar.
mesajı okumak lazım.
ve kesinlikle gerçek Failin
bir muradı var.



Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür.
O, yine de çoğunu affeder.
Şûrâ / 30.ayet


maksadını anlayamıyoruz,
apaçık mesajı alamıyoruz,
okuyamıyoruz diye
herşeyi başıboş mu ilan edelim?
enflasyon canavarı gibi bir canavar icat edip
bütün suçu ona mı yükleyelim?
yoksa bu rahmet ayında,
Kuran-ı Kerimde, her surenin başında
ve birçok yerde
kendini;
Rahman ve Rahim (Esirgeyen ve Bağışlayan)
olarak bize tanıtan Rahman'ı (c.c.)
-haşa- merhametsizlikle mi itham edelim?

şöyle olsaydı olmazdı,
böyle olsaydı dolmazdı...
tedbirler en ince ayrıntısına kadar alınmalı elbet.
ihmal varsa sorumluları cezalandırılmalı.
istifa etmeliler evet.
tedbir konusunda ders de alınmalı.
yalnız insani hatalar
bunun Allah tarafından olduğu gerçeğini
değiştirmez ve gölgelememeli.
-haşa- Allah hazırlıklı olup olmadığımızı
bilmiyor mu?
altı aylık yağış bir gecede düşmüş...
bırakın bizi
dünyanın engelişmiş ülkeleri
afetlerle başedebiliyor mu?

garibanlar öldü, iyi insanlar öldü, falan filan.
zenginler ölse de, ya da fakir...
diyanet işleri başkanı ölse de,
ya da abdullah öcalan,
ben öleyim, ya da sen,
umuma isabet eden afetlerin
birtek açıklaması vardır.
ilahi ikazdır.
tabii ki ölenlere değil bu ikaz
kalanlara.
alanlara.

orada ölen inanan kardeşlerimizin
ahir ömürleri günahlarına kefaret olmuş
ve malları da sadaka hükmüne geçmiştir.
evet, Allah yanında hiçbirşey zayi olmaz.
"Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz..." (Nisa, 40)
ve asıl hayat ahiret hayatıdır.
boğularak gelen ölümün
şehadet mertebesi kazandırdığı
burada; Şehîd-i Uhrevî Kime Denir?
başlığı altında görülebilir.

eğer felaket apaçık
sadece inanmayanlara isabet etse idi
uğur dündar bunları doğa yaptı diyebilir miydi?

yalnız şu bir gerçek
çoğunluğun müstehak olması
en önemli ve belki de tek sebeptir.
tevbeye ve nazarları Rahman'a çevirmeye
vesiledir.

bir haber spikeri,
"bu akşam ki türkiye bosna maçından
galibiyet çıksında unutalım tüm bunları"
diyordu spor sipikeri arkadaşına.
Allah biliyor, yenilmemiz için dua ettim.
akşamında unutmak için mi yaşadık tüm bunları.
hemen maça mı koşalım?
hiç düşünmeyelim mi?
......
gülsem mi, ağlasam mı?

yarattıklarının merhametleri toplamı
onun merhamet denizinde
bir katre dahi tutmayan

Allah'tan, bütün afetzedelere
rahmet, başsağlığı ve sabır diliyorum.

K®HAN

ve şimdide madalyonun görünen yüzü

vicdanlarını sele kaptıranlar

iki şehir plancısı
öğle saaatlerinde ntv de
yok hayır,
yağmacılardan değil,
siyasetçilerden bahsediyorlar
bu kelimelerle;
"vicdanlarını sele kaptıranlar"
afet sonrası başarısızlıktan bahsetmiyorlar yalnız,
bakılması gereken noktaya parmak basıyorlar.

diyorlar ki;
"dere yataklarındaki
yanlış yerleşimin altında
birtek şehir plancısı imzası yoktur."

ben hasbelkader içlerinde bulundum kısa bir süre
biliyorum, sistem şöyle işliyor;
bir tarihte şehir plancıları tarafından
şehrin olması gereken imar planı çiziliyor
sonra ve hatta plan tamamlanmadan
siyasetçi devreye giriyor
ve belediye meclislerinde tadilatlar başlıyor.
ve ne yazık ki
tadilat söz konusu olduğunda
memleket menfaati değil
kişisel menfaatler,
maddi veya siyasi rantlar konuşuyor.
yani vicdanların sele kapılması için
yağmur yağmasına gerek yok.
asıl canavar menfaat üzerinde dönen siyaset.
lakin insanlar suçunu satmak için
afeti canavarlaştırıyor.

o iki şehir plancısı
başbakandan bahsediyorlar sonra
üçüncü köprünün yerini tespit etmek için
çıktığı helikopter gezisinde
yanına siyasetçiden başkasını almadığından...
evet ne yazık ki,
siyasetçimiz koltuğa oturduğunda
kendini herşey zannnediyor.
bilgiye dayanmıyor.
güvenmiyor.
işine mi gelmiyor.?
(e) - hepsi.
ve en çok da ( a)

"şimdi binsinler helikoptere
ve bizi çağırmasınlar yine.
gelmeyiz çünkü" diyorlar şehir plancıları.
öyle ya,
plansız yaptığınız bir apartman göçtüğünde
mühendis çağırmanın ne alemi var.

doğru söze ne deniyor?

K®HAN

yeni lafontenler tespit ettim
bir daha,
olayı etraflıca incelemeden yazı yazmayacağım
yukarıda "doğa yapıyor bunları" dediği için
uğur dündara yüklendik.
basınımız lafonteni geçti dedik.

sonradan okuduğum
birkaç blogger yazısında farkettim
ve televizyonda hala devam eden komedyaya
kapsamlıca bakınca gördüm ki;
hak geçmiş.
olayda nice lafontenler varmışda
öylesine baktık ya biz görmemişiz.

hak geçirmeyelim.
birkaç cümleleri ile onları da sevindirelim.


kadir topbaş zavallısı demiş
"bu doğanın, ornitorenklere sahip çıkmamamıza karşı bize verdiği ceza"
bak bak bak...
senin cezayı hakettiğin ortada ama
o kadar pişkinsinki koltuktan bir milim kımıldamadın
başbakan demiş
"derenin intikamı acı olur."
dedim ya biraz daha üzerine gitseniz
afet canavarı yaptı bizim suçumuz yok deyip
işin içinden sıyrılacaklar demek ki.

uzatmaya gerek yok.
bu bana ders olsun
bundan böyle,
iyice anlamdan dinlemeden
televizyondan haber yorumlamak yok
sonra hak geçiyor.

şöyle layıkıyla bir yazıp
hakkını veremedik adamların.
yani şöyle:
mevkiisini görev değil ayrıcalık olarak görenlerin topundan çekiyoruz ne çekiyorsak.

ve son söz:

insan hakkı aramaya değil
kendini haklı çıkarmaya çalışıyorsa
ve utanmıyorsa,
dilediğini yapsın.


K®HAN

8 yorum:

Belgin dedi ki...

Benim insanlarin olmadigi baska bir gezegene kacasim var....

guguk kuşu dedi ki...

evren uyarır, siz kendinizi evrenin şansına bırakırsanız. bazen hafif olur bazen pek bi ağır.
bazen yıllarca gelmez uyarı, kendinizi başarılı sanma gafletiyle mutlu mutlu yaşarsınız. bazen ard arda gelir.
bunu veren Rabbimize şükredelim, daha ağırları gelmeden görmemekte direndiğimiz eksikliklerimizi sundu bize.
Lütfen insanlar, görevlerimizi layıkı ile yapalım. Herşey bu kadar kolay. Allah gerisini mutlaka verir.

K®HAN dedi ki...

belgin,

peki yanına üç şey alsan bunlar neler olurdu :)
üçünden biri insan değilse kendini de götürme :)
yanına lacak umudun varsa
gerek yok gitme.
pes etmek yok.
selametle.

K®HAN dedi ki...

guguk kuşu,

eline diken batsa kalbini kontrol edecekmişsin
böyle derdi anneannem.
ve bizde inandık çok şükür.
teşekkür ederim.

guguk kuşu dedi ki...

o anneanneler bugünlerde öyle çok htiyacımız varki.
belkide Allah onların yüzüsuyu hürmetine bu dünyayı ayakta tutuyor.

cache dedi ki...

İnsan! Ah insan, her güzelliği hak ettiğine emindir ve asla sormaz bana bu neden bahşedildi diye.. Ve aynı insan, bşr felaketle karşılaştı mı ,başlar isyan etmeye ben ne yaptım da bunlar başıma geldi diye.. Rahmetten payımıza düşenler hakkımızdır da, gazabın küçücük bir fiskesi bile haksızlıktır öyle mi.. Haşa yaratanın, yarattıklarına bir kastı yahut zulmü olamaz.. Ama mutlaka vardır burda da görülmesi alınması gereken bir ders.. Durup düşünmeli bir parça "neden olabilir "diye..
Bazen kazananın yada kaybedenin önemli olmadığı durumlar vardır.. Canlar gitti.. Su insanı boğdu , ateş yaktı(düştüğü yeri) ..Nasılsa unutacağız bunu da bir çok şeyi unuttuğumuz gibi..
Bir sürü suçlu sayabiliriz bir sürü suçlu.. Ne farkeder ki.. Bu demek değildir ki elimizi kolumuzu bağlayıp ,bir kenara çekilelim.. Tedbir diye birşey var.. Bahşedilmiş bir akıl.. Gücümüzün yettiği ölçüde.. hiç değilse bu kadarını yapmalıydık.. Sonuç değişmezdi belki de ama hiç değilse insanın vicdanında bunca sızı olmazdı..
Rivayet olunur ki ; Hz. Ömer, halifeliği döneminde köprüyü geçen koyunlardan biri ,yıpranmış köprünün tahtasına takılıp ayağını kırınca, uyuyamamış, bunun hesabını nasıl vereceğim diye...
O koyunun bacağı kırılacaktı amenna, ve bu Ömer'e ihmalini hatırlatacaktı.. Belki de gaye buydu..Bilinmez.. Eğer buysa gaye, maksada ulaşılmıştır..
Umarım bu hadiseden sonra hekes ,takkesini önüne koyar ve düşünür bir kez daha nerde hata yaptık, ne yapmalıyız diye..
Takdir onundur muhakkak ama bu bizim sorumlu olduğumuz şeyler olduğu gerçeğini de ortadan kaldırmaz..

K®HAN dedi ki...

guguk kuşu,

gelecektede ihtiyaç olacak
ve ben inanıyorum siz torunlarınıza çok şey katacaksınız.inşallah.
değişime ve gelişime devam.
selam.

K®HAN dedi ki...

cache,
yorumun çok iyi geldi
belki şunu iyice açık etmekte fayda var;
şimdi ben arka planına ışık tuttum öncelikle madalyonun
zira herkes ön yüzündeki olumsuzluklardan
üzüm yemek için değil, bağcıyı döğmek istercesine bahsetti durdu.
-bağcı sopaya müstehak aslında o da ayrı konu-
ekranlardan her zamanki gibi ümitsizlik pompalandı durdu.
ölenler pisipisine öldüler. malları zayii oldu.
doğa canavarı hayvanat bahçesinden kaçtı saldırdı gitti yanına kar kaldı.

hali hazır manzaranın ve çizilen karanlık tablonun sönmez ve söndürülmez bir güneş ile aydınlanması gerekliydi.
bu konuda yayın yok denecek kadar azdı ve silikti.ya da ben rastlamadım. pekde detaylı incelemedim olsun.
ben o güneşten; kurandan bir miktar ışığa ayna olmaya çalıştım o kadar.
çünkü herkes ortama tabiri caizse gaz verirken
insanları tevekküle ve teslimiyete teşvik etmek elzemdi.

belki diyebilirsiniz,
senin sesin basın organlarının karşısında bir vızırtı bile değildir.
işte asıl bu bana vızırtı gelir.
Rasulullah (s.a.s.) diyor hiçbir iyiliği küçük görme diye.
hem Allah isterse herkese duyurur.
hem de dilerse benim gibi bir amiinin dilinden..
hem kimse duymasa bile maksat hasıl olmuştur.

'Madem sevdiğin ve alakadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kainat bir Kadir-i Rahim'in mülküdür. Mülkü sahibine teslim et, O'na bırak, cefasını değil safasını çek. O hem Hakim'dir, hem Rahim'dir, mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman İbrahim Hakkı gibi 'Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler' de, pencerelerden seyret, içlerine girme.'

vesselam.