16 Nisan 2009

ÜNLÜLERİN EN ÜNLÜSÜ


14 -20 Nisan 2009
KUTLU DOĞUM HAFTASI
Kutlu Doğum Haftası ” adı altında yapılan kutlamaların ilki, 1989 yılında yapıldı. O tarihten itibaren her yıl başta diyanet işleri olmak üzere bir çok sivil toplum kuruluşu tarafından düzenlelenen etkinliklerle süslenen kutlu doğum haftası bu yıl 20. kez kutlanıyor.

hani bu haftalarda adet olmuş,
En Sevgili'yi temsil eden en güzel bir çiçek;
gül veririz birbirimize.

güzeldir evet.

ama
fikren ve fiilen de
güzelleşebiliyor muyuz sizce?
.......
öylese sor kendine;
erkek olarak ev işlerinde
yardım ediyor musun hiç eşine?

kılıbıklık sandığın bu eylem
Peygamber sünnetidir.
bırak, ona gül filan verme.....

kadın olarak sen söyle;
kutlanılan bu güzel günlerde
aile mahremiyetini ayaklar altına alan,
hangi tv dizisini terkettin?
.....
bırak o güle el sürme.....

demem o ki,
20 yıldır kutlanılan bu haftalar
iyi güzel de,
benliğimizde hangi hedeflere ulaştılar?
varsa bir gelişme
gül, o zaman gül işte...

yoksa ağlasak yeridir halimize....

K®HAN


hakperestler:

“Tarihteki Yüz Büyük İnsan” adlı kitabıyla bütün dünyada yankılar uyandıran Amerikalı bilim adamı Prof. Michael Hart’a kitabın ilk yayınlandığı tarihten on yıl sonra, Kahire’de çağırıldığı bir ödül töreninde, El-Ahram Gazetesi muhabirlerince sorulan; “kitabınızın yayınlanmasının üzerinden 10 yıl geçti neredeyse. ‘100 ünlü Adam’ adlı kitabınızda birinci yeri Hz. Muhammed’e (s.a.v.) ayırmıştınız, hâlâ bu görüşünüzde ısrarlı mısınız?” şeklindeki soruya şu cevabı vermişti:

“Bu ünlülerin ilk listesi. Bu sayı 200-300’e bile çıkarılsa Hz. Muhammed’in (s.a.v.) listenin başındaki yeri sabittir.

Ben ünlüleri incelerken bazı sabit kriterler ortaya koydum. Bunlardan biri de, ünlülerin insanlık tarihinde bıraktıkları geniş ve derinlemesine izlerdir. Benim, ünlülerin en ünlüsü olarak Hz. Muhammed’i (s.a.v.) tercihim ise, O’nun hem peygamberliği, hem de dinî ve dünyevî seviyede fevkâlâde başarılı olmasıdır. İnsanlık ahlâkı, felsefî ve hukukî olarak İslâm’dan daha mükemmel bir din görmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in vefatından sonra da İslâm, dünyanın doğusunda ve batısında yayılmaya devam etti. Dünyada hâlâ bir çok insan kalpleriyle ve akıllarıyla İslâm’a yöneliyor. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davet ettiği din, 14 yüzyıl önce medeniyetin ve kültür merkezlerinin dışındaki bir bölgede doğmuştu. Ve zor şartlar altında yol aldı. Buna rağmen İslâm, dünyanın her yönüne yol buldu. Ve inanıyorum ki Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi, her yönüyle mükemmel bir insan, bir daha gelmez.”
Prof. Dr. Michael Hart

* * *

“Hiç kimse Hz. Muhammed’in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz. Avrupa’ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim bütün kanunlarımız, İslâm medeniyetine bakarak çok eksiktir. Biz Avrupa milletleri, büyük medenî imkânlarımıza rağmen, Hz. Muhammed’in son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız.”
Johann Wolfgang von Goethe (Alman Şair ve Yazar)

* * *

Muhammed, hürmet ve saygıya fazlasıyla lâyıktır.
Lev Nikolayeviç Tolstoy (Büyük Rus Yazar)

* * *

Büyük İslâm Peygamberi Yüce Yaratıcı’nın katına çıkıp onunla buluşmuştur. Ben Mirac’a bütün kalbimle inanıyorum.
Fyodor Mikhailoviç Dostoyevski (Meşhur Rus Yazar)

* * *

“Şöyle bir göz atmakla, Hz. Muhammed’in, bütün vasıflarını ve kahramanlıklarını görmek mümkündür. Bunlardan bazıları Peygamberliğinin ilk günlerinde ve bazıları da peygamberliğinden sonra olmuştur. Eşsiz mucizeleri gördüğüm zaman, O’nu rütbe bakımından insanların en büyüğü ve en yücesi olarak mütalaa ediyorum. Hatta; insanlık O’nun bir benzerini görmemiş ve görmeyecektir de…”
Aziz, Prof. Bosworth Smith (Mohammed and Mohammadanism, London 1874)

* * *

“İslâm medeniyetinin modern dünyaya en büyük yardımı ve hediyesi ilimdir. Fakat Avrupa’yı, yeniden hayata kavuşturan şey, yalnız ilim değildir. İslâm medeniyetinden gelen daha başka tesirler Avrupa hayatına ilk parlaklığını vermişti.
Avrupa’nın ilerleme hayatında İslâm kültürünün kati tesirini takip edemeyeceğimiz bir tek safha bulunmadığı gibi tesirin kendini bütün azametiyle hissettirdiği saha tabii ilimler ve ilim zihniyetidir.
Orta çağın ilk yarısında dünyanın hiçbir milleti insanlığın ilerlemesine müslümanlar kadar hizmet etmemiştir. 9-12 asırlar arasında felsefe, tıb, tarih, ilahiyat, astronomi ve coğrafya mevzuunda Arapça olarak yazılan eserler herhangi bir lisanla yazılanların fevkinde idi."

Prof. Dr. Philip Khuri Hitti

* * *

Bitmeyen bir hayranlık, sürekli bir saygı, Arabistan’ın bu büyük Peygamberinin hayatını ve şahsiyetini inceleyen ve nasıl öğrettiğini, nasıl yaşadığını bilen herkesin bu güçlü Peygamber için ürpertici bir saygıyla dolmaması mümkün değildir. Kitabımda söyleyeceklerimin pek çoğu, çoklarının bildiği şeyler olsa da, ben onları ne zaman yeni baştan okusam, bu Arabistanlı Muallim için hep yeni bir hayranlık, yeni bir saygı duyuyorum.”
Annie Besant, (Hindistan’ın Bağımsızlık Mücadelesi Liderlerinden) (The Life and Teachings of Muhammad, Madras, 1932)

* * *

’Ben şahsen Hz. Muhammed’in hayranıyım.’
Sosyolog V.D.Eratsen

* * *

Asrımızda çeşitli ilim adamlarının yaptıkları tecrübe ve araştırmalar göstermiştir ki, pişirmek kaydıyla soğan ve sarımsağın damar sertliğini mühim ölçüde azalmalmaktadır. Ayrıca pirişilmiş sarımsağın kanda lipid (yağ) artmasına mani olduğu ve kan pıhtılaşma bozukluklarını da bir ölçüde engellediği, yüksek tansiyonlu kişilerde ise tansiyonun düşmesine yardımcı olduğu müşahede edilmiştir. Nitekim ondört asır önce Efendimiz’de (sav) bir hadislerinde sarımsağın pişirilerek yenilmesini tavsiye etmiştir.

Doğrusu aranırsa Hira Dağı mağarasında meleği gördüğü günden beri geçen 20 sene dünyayı değiştirmeye kafi gelmiş. Hicaz’ın kuru kumlarında yeni bir tohum filizlendirmişti; öyle bir filiz ki Arabistan’ı uyaracak, bir yandan Hindistan’a bir yandan da Bahr-i Muhite kadar uzanacaktı.
Emile Dermenghem

* * *

“İnsanlığın sorunlarının üst üste yığılarak nerdeyse çözülmez hal aldığı günümüzde Hz. Muhammed’e her zamankinden daha fazla muhtaçiz. Eğer O aramızda olsaydı bütün bunları oturup bir fincan kahve içme rahatlığı ile çözerdi”
George Bernard Shaw ( İrlandalı dramatist, sosyalist düşünür ve 20.yüzyılın önde gelen tiyatro yazarlarından)

* * *

“Kral ve vezirler gibi azamet ve debdebe perdeleriyle gizlenmiş değildi. Kendi hırkasını kendi yamalar, kendi ayakkabısını kendi tamir ederdi. Harbe gider, ashabı ile istişare eder, emirlerini onlarla beraber verirdi.

Nasıl bir insan olduğunu her yönü ile kavminin bilmesi için böyle yaptı. Ona artık, siz ne isterseniz öyle deyiniz. Dünya’da taç ve ihtişam sahibi hiçbir imparatora, yamalı bir hırka içindeki bu insan kadar hürmet ve itaat edilmemiştir. Yirmiüç yıllık dünya imtihanı, gerçek bir kahraman için lüzumlu bütün unsurları taşımaktadır.”
Thomas Carlyle (Meşhur İngiliz Düşünür)

“İslamiyetten daha eski dinler, insanların ruhları üzerindeki hakimiyetlerini günden güne kaybetmekte oldukları halde, Hz. Muhammed’in dini bütün kudret ve hakimiyetini muhafaza etmektedir.”
Dr. Gustave le Bon (Fransız sosyolog ve amatör fizikçi)

* * *

Muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için taraf-ı lahûtîden geldiği iddia olunan bütün münzel semâvî kitapları tam ve etrafıyla tedkîk ettim. Tahrîf olundukları için, hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar değil bir cem'iyetin, bir hâne halkının bile saadetini te'mîn edecek mâhiyetten pek uzaktırlar.

Lâkin Muhammedîlerin Kur'ân'ı, bu kayıddan âzâdedir. Ben Kur'an'ı her cihetten tedkîk ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Sana muâsır bir vücûd olamadığımdan dolayı müteessirim yâ Muhammed!(asm)

Prens Otto Von Bismarck (Modern Almanya’nın ilk şansölyesi -başbakanı)

* * *

Hz. Muhammed’in (sav) insan olması itibariyle, bütün insanlık muhakkak iftihar eder. Çünkü O Zât, ümmî olmasıyla beraber, onüç asır evvel öyle kanunlar ve esaslar getirmiş ki, biz Avrupalılar ikibin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek en mes’ud, en saadetli nesiller oluruz.
Shebol (1927 Hukuk Kongresi Başkanı)

* * *

Meshur Peygamberler, fâtihler arasinda târih-i hayâti; Hz. Muhammed’in Târihi gibi, en ince teferruâtina kadar, en mevsuk sekilde kayd ve zapt olunan bir kimse gösterilemez.
John Davenport (Ingiliz bilgin)

* * *
Şişmanlık birçok hastalıkları da beraberinde getirmektedir. Son araştırmalar neticesinde şişmanlarda yüksek olan kolesterol seviyesinin damar sertliğine sebep olduğu, buna bağlı olarak da damar sertliği, yüksek tansiyon, kalb yetmezliği, böbrek ve göz hasarlarının meydana geldiği tespit edilmiştir. Dengeli beslenme mevzuunda ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini Yüce Rehberimiz (sav) asırlarca önce şu kutlu sözleriyle belirtmişti: ‘Çok yemek kötü bir şeydir.’ ‘İnsanoğlunun midesini iyice doldurmasından daha zararlı bir şey yoktur.

Şayet gayenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehasının üç ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini bile Muhammed’le (sav) kıyaslamaya kim cesaret edebilir. O şahsiyetlerin en meşhurları ancak maddi kuvvetler kurdular. Halbuki, O (sav), orduları hukuk sistemlerini, imparatorlukları, kavimleri hanedanları ve dünyanın üçte biri üzerindeki milyonlarca insanı harekete geçirdi.
Alphonse Marie Louis de Lamartine (Fransız Tarihçisi)

* * *

“İnsanlar her şeyden daha fazla Muhammed’e kulak vermelidir. Diğer bütün sözler, onun karşısında boş sözlerdir.”
Thomas Carlyle (Meşhur İngiliz Düşünür)
* * *

“Muhtelif devirlerde beşeriyeti idare etmek için Allah tarafından gönderildiği iddia olunan bütün münzel ve semâvi kitapları tam ve etrafiyle tetkik ettimse de, hiç birisinde bir hikmet ve isabet göremedim. Bu kanunlar, değil bir cemiyetin, bir ev halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin müslümanların Kur’an-ı, bu kayıttan azadedir. Ben Kur’an’ı her cihetten tetkik ettim. Her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Müslümanların düşmanları bu kitabın, Muhammed’in kendi eseri olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel ve hatta en mütekâmil bir dimağda böyle harikanın zuhurunu iddia etmek hakikatlere göz kapıyarak kin ve gareze âlet olmak manasını ifade eder ki, bu da ilim ve hikmetle kaabil-i telif değildir.
Prens Otto Von Bismarck (modern Almanya devletinin kurucusu)

* * *

Ellerin et ve yağ gibi maddelerle bulaşık olması hem haşere hem de mikropların üremesi için zemin teşkil eder. Yüce Rehberimiz ‘ellerinde et veya yağ kokusu eseri olduğu halde yatan bir kimse bir hastalığa müptela olur veya hayvan ve haşerelerden bir zarara uğrarsa, kedisinden başkasını suçlu bulmasın’ buyurmuştur. Burada haşerenin yanında hayvan tabirinin kullanılması enteresandır. Hayvan, hayat sahibi yani canlı mânâsına da gelmektedir. Dolayısıyla mikrop mefhumuna işaret edilmektedir.

Hz. Muhammed (sav) toplu halde yapılan ibadetin o muazzam gücünü, tarihte ilk temsil edip gösteren insandır. Hiç şüphe yok, ki, çok geniş mikyasta, İslâm’ın kudreti, günde beş vakit kılınan namazın kudretinden kaynaklanmaktadır.
J. H. Lenison, Emotion as the basis of civilisation

* * *

Yeni keşiflerin veyahut ilim ve irfanın yardımı ile hallolan yahut çözülmesine uğraşılan meseleler arasında bir mesele yoktur ki, İslâmiyet’in esasları ile çatışsın. Kur’an-ı Kerim ve onun öğrettikleri şeyler ile fıtri kanunlar ve fenler arasında tam bir ahenk görülmektedir.
Lavazon


Hz. Muhammed’in doğruluğu, faaliyeti, hakikati aramadaki samimiyeti, sonsuz azmi, hiçbir vakit sarsılmayan imanı, kendisini dinlemek istemeyenlere ezelî hakikati dinletmek yolundaki sebatı, bana kalırsa bunlar O’nun, o cesur ve azimkâr Peygamber’in son peygamber olduğuna en kat’i ve en emin delillerdir.”
Dr. Steingas

* * *

Hem bilirsin: Küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir meselede, münazaralı bir dâvâda, hicapsız, pervâsız, küçük fakat hacâlet-âver bir yalanı, düşmanları yanında hilesini hissettirmeyecek derecede teessür ve telâş göstermeden söyleyemez.

Şimdi bak bu zâta: Pek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedar, pek büyük bir haysiyetle, pek büyük emniyete muhtaç bir halde, pek büyük bir cemaatte, pek büyük husumet karşısında, pek büyük meselelerde, pek büyük dâvâda, pek büyük bir serbestiyetle, bilâpervâ, bilâtereddüt, bilâhicap, telâşsız, samimî bir safvetle, büyük bir ciddiyetle, hasımlarının damarlarına dokunduracak şedit, ulvî bir surette söylediği sözlerde hiç hilâf bulunabilir mi? Hiç hile karışması mümkün müdür? Kellâ!

Evet, hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz. Hak olan mesleği hileden müstağnîdir, Hakikatbînin gözüne hayalin ne haddi var ki hakikat görünsün, aldatsın?
Bediüzzaman Said Nursi

2 yorum:

ahiretzad dedi ki...

“bırak o güle el sürme.....

şimdi biz soralım kendimize,
20 yıldır kutlanılan bu haftalar
iyi güzel de,
benliğimizde hangi hedeflere ulaştılar?
varsa bir gelişme
gül, o zaman gül işte...

yoksa ağlasak yeridir halimize....”


“Bana bir gül verin, birlikte gülelim.”

Gül; peygamberi.
Peygamber; kuran ve sünneti.
Kuran; kuralı sınırı, güzeli çirkini, cezayı ödülü.
Sünnet; ferdi ve içtimai en uygun yaşam biçimi hatırlatır.

Hatırlamalıyım
Hatırlamalısın
Hatırlamalıyız

not:güzel yazı, yorumsuz olmaz

K®HAN dedi ki...

güzel yorum,
teşekkürsüz kalmaz :)

teşekkür ederim
muhabbetle...